Bitmeyen Arayış
“Çalışma alanı yelpazesinde veya kalitesinde Karl Popper’a rakip başka bir felsefeci yok… Siyaset, bilim, sanat… Popper’ın çalışmalarıyla aydınlatılmamış çok az düşünce alanı kalmıştır.”
– Bryan Magee
Bu kitap, sekiz yaşındayken sonsuzluk fikrine kafası takılan, on beşine geldiğinde babasının kütüphanesine dadanmış bir zihnin bitmeyen arayışının hikayesi. İki büyük dünya savaşına, Soğuk Savaş dönemine ve sonrasında Doğu Bloku’nun çöküşüne tanıklık eden, 20. Yüzyıl’ın en etkileyici düşünürlerinden Karl Popper, bu otobiyografik eserinde kendisini en çok etkileyen fikirleri bilhassa erken yaşlarda kendisini büyüleyen bilim ve felsefeyi anlatıyor.
Popper bu kitapta, hayatıyla ilgili pek fazla bilinmeyen yönlerini; müzik aşkını, Yahudi kökeniyle ilgili karışık duygularını ve Wittgenstein’la tartışmasını ve ondan sonra bir efsane haline gelmiş “poker” olayını anlatıyor. Döneminin birçok önde gelen bilim insanı ve filozofuyla etkileşimi olan Popper’ın Bitmeyen Arayış’ı, felsefesine bir giriş kaynağı olarak da öne çıkmaktadır. Popper, çalışmalarındaki merkezî fikirleri açıklayarak bu kitabı kendisiyle ilk kez tanışacaklar için ideal hale getiriyor.
Bu Yüzyılın Dersi
“İyimserlik ahlakî bir görevdir.”
20. Yüzyıl’ın en etkileyici düşünürlerinden Karl Popper, sahip olduğumuz demokratik sistemi muhafaza etmede üzerimize düşen sorumlulukların farkında olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Yarının dünyasını yaratacak olan şey bizim eylemlerimiz olacaktır.
Gazeteci Giancarlo Bosetti’nin yaptığı bu söyleşilerde Popper geniş bir yelpazede çağdaş siyasal ve toplumsal meseleler üzerine konuşuyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden üçüncü bir dünya savaşı tehlikesine, çocuklarımıza karşı yükümlülüklerimizden televizyonun potansiyel zararlı etkilerine kadar birçok konudan bahsediyor. Toplumumuzdaki yükselen şiddet ve bencilliğin, eğer önlem almazsak medeniyetimizi tehlikeye atacağı konusunda uyarıyor. Kitap aynı zamanda demokrasi teorisi üzerine iki konuşma da içeriyor; demokrasinin hiçbir zaman halkın yönetimi olmadığını (olamayacağını ve olmaması gerektiğini) ama tiranlığı önleyebilmek için elimizdeki en iyi yöntem olduğunu ikna edici bir şekilde savunuyor.
Tarihselciliğin Sefaleti
Bilim ve toplum felsefesi alanlarının büyük filozofu Karl Popper’ın Tarihselciliğin Sefaleti adlı eseri, her iki felsefe disiplininin de problemlerini kendi kavşağında buluşturan çarpıcı bir kitaptır. Filozofun gerek Açık Toplum ve Düşmanları gerekse Bilimsel Araştırmanın Mantığı adlı eserleri, daha esaslı bir probleme ışık tutmak üzere bu kitapta bir araya gelmişlerdir.
Sosyal bilimlerin tabiat bilimlerine indirgenip indirgenmeyeceği probleminin tartışıldığı eser, daha temelde “tarihin bilimsel yöntemlerle tahmin edilebilir yasaları” olduğuna inanan toplum felsefelerinin bilimsellik iddialarını çürütmek istemektedir.
Bilim ve sosyal bilim ilişkilerinin incelendiği kitap boyunca merkezî kavram “tarih”tir. Fakat sefaleti öne sürülen asıl fikir “tarihsel” yöntem değil, tarihin modern ve tehlikeli bir kavranışı olan “tarihselci” düşünce tavrıdır.
Popper, tarihteki değişmez ve önceden kestirilebilir kanunların bu etkileyici eleştirisini tüm “tarihsel kaderin amansız kanunlarındaki faşist ve komünist inançların kurbanı olmuşlara” ithaf etmiştir.
Kısa ve etkileyici şekilde yazılmış bu eser; okurlara, entelektüellere ve politika yapıcılara nesiller boyunca ilham kaynağı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sosyal bilimler alanında yazılmış en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilen Tarihselciliğin Sefaleti, bu büyük düşünürün fikirlerini anlama yolunda ışık tutuyor.
“Çalışma alanı yelpazesinde veya kalitesinde Karl Popper’a rakip başka bir felsefeci yok… Siyaset, bilim, sanat… Popper’ın çalışmalarıyla aydınlatılmamış çok az düşünce alanı kalmıştır.”
– Bryan Magee
Bu kitap, sekiz yaşındayken sonsuzluk fikrine kafası takılan, on beşine geldiğinde babasının kütüphanesine dadanmış bir zihnin bitmeyen arayışının hikayesi. İki büyük dünya savaşına, Soğuk Savaş dönemine ve sonrasında Doğu Bloku’nun çöküşüne tanıklık eden, 20. Yüzyıl’ın en etkileyici düşünürlerinden Karl Popper, bu otobiyografik eserinde kendisini en çok etkileyen fikirleri bilhassa erken yaşlarda kendisini büyüleyen bilim ve felsefeyi anlatıyor.
Popper bu kitapta, hayatıyla ilgili pek fazla bilinmeyen yönlerini; müzik aşkını, Yahudi kökeniyle ilgili karışık duygularını ve Wittgenstein’la tartışmasını ve ondan sonra bir efsane haline gelmiş “poker” olayını anlatıyor. Döneminin birçok önde gelen bilim insanı ve filozofuyla etkileşimi olan Popper’ın Bitmeyen Arayış’ı, felsefesine bir giriş kaynağı olarak da öne çıkmaktadır. Popper, çalışmalarındaki merkezî fikirleri açıklayarak bu kitabı kendisiyle ilk kez tanışacaklar için ideal hale getiriyor.
Bu Yüzyılın Dersi
“İyimserlik ahlakî bir görevdir.”
20. Yüzyıl’ın en etkileyici düşünürlerinden Karl Popper, sahip olduğumuz demokratik sistemi muhafaza etmede üzerimize düşen sorumlulukların farkında olmamız gerektiğini hatırlatıyor. Yarının dünyasını yaratacak olan şey bizim eylemlerimiz olacaktır.
Gazeteci Giancarlo Bosetti’nin yaptığı bu söyleşilerde Popper geniş bir yelpazede çağdaş siyasal ve toplumsal meseleler üzerine konuşuyor. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden üçüncü bir dünya savaşı tehlikesine, çocuklarımıza karşı yükümlülüklerimizden televizyonun potansiyel zararlı etkilerine kadar birçok konudan bahsediyor. Toplumumuzdaki yükselen şiddet ve bencilliğin, eğer önlem almazsak medeniyetimizi tehlikeye atacağı konusunda uyarıyor. Kitap aynı zamanda demokrasi teorisi üzerine iki konuşma da içeriyor; demokrasinin hiçbir zaman halkın yönetimi olmadığını (olamayacağını ve olmaması gerektiğini) ama tiranlığı önleyebilmek için elimizdeki en iyi yöntem olduğunu ikna edici bir şekilde savunuyor.
Tarihselciliğin Sefaleti
Bilim ve toplum felsefesi alanlarının büyük filozofu Karl Popper’ın Tarihselciliğin Sefaleti adlı eseri, her iki felsefe disiplininin de problemlerini kendi kavşağında buluşturan çarpıcı bir kitaptır. Filozofun gerek Açık Toplum ve Düşmanları gerekse Bilimsel Araştırmanın Mantığı adlı eserleri, daha esaslı bir probleme ışık tutmak üzere bu kitapta bir araya gelmişlerdir.
Sosyal bilimlerin tabiat bilimlerine indirgenip indirgenmeyeceği probleminin tartışıldığı eser, daha temelde “tarihin bilimsel yöntemlerle tahmin edilebilir yasaları” olduğuna inanan toplum felsefelerinin bilimsellik iddialarını çürütmek istemektedir.
Bilim ve sosyal bilim ilişkilerinin incelendiği kitap boyunca merkezî kavram “tarih”tir. Fakat sefaleti öne sürülen asıl fikir “tarihsel” yöntem değil, tarihin modern ve tehlikeli bir kavranışı olan “tarihselci” düşünce tavrıdır.
Popper, tarihteki değişmez ve önceden kestirilebilir kanunların bu etkileyici eleştirisini tüm “tarihsel kaderin amansız kanunlarındaki faşist ve komünist inançların kurbanı olmuşlara” ithaf etmiştir.
Kısa ve etkileyici şekilde yazılmış bu eser; okurlara, entelektüellere ve politika yapıcılara nesiller boyunca ilham kaynağı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sosyal bilimler alanında yazılmış en önemli kitaplardan biri olarak kabul edilen Tarihselciliğin Sefaleti, bu büyük düşünürün fikirlerini anlama yolunda ışık tutuyor.


