Kasım'da piyasada
Yalnızlık ve endişenin yaygınlaşmasına tanıklık ediyoruz. Korkunun; sansüre, mahremiyetin kaybına ve özgürlüklerin yitirilmesine yol açtığını görüyoruz. Tüm bunlar, muhalif görüşleri bastıran ve yıkıcı bir “grup-düşüncesi”ne dayanan tek yönlü bir kriz anlatısıyla tetikleniyor.
Totalitarizm tesadüfen ortaya çıkmaz ve kendiliğinden gelişmez. Totalitarizm; tarih boyunca izlediği öngörülebilir senaryoyu, her nesilde daha da güçlenerek sürdürür. Jakobenlerden Nazilere, Stalinistlerden günümüze kadar, teknoloji ilerledikçe totalitarizm de ivme kazanır. Devletler, medya ve diğer güç odakları, korkuyu, yalnızlığı ve izolasyonu kullanarak halkları zayıflatır ve kontrol altına alır; büyük kitleleri, kendi çıkarlarına aykırı hareket etmeye ikna eder ve sonuç her zaman yıkıcı olur.
Totalitarizmin Psikolojisi’nde, dünyaca tanınmış Klinik Psikoloji Profesörü Mattias Desmet, bu kolektif çılgınlığın kök salmasına izin veren toplumsal koşulları inceliyor. Günümüzün şartlarına bakarak, bir tür toplu hipnoz olan “kitle oluşumu” kavramını ele alıyor ve totaliter rejimlere teslim olmaya ne kadar yakın olduğumuzu gözler önüne seriyor.